Sanda Spa
   

Karaköy’de Torpilli Eğlence: Trajikomik Bir Madeo Macerası

Birkaç ay önce arkadaşımızın doğum gününü yeni ve havalı nerede kutlasak diye düşünürken, bi başka arkadaş Karaköy’ün saman alevine dönen eğlence mekanı listesine taze katılan Çeşme’den transfer Madeo’yu önerdi. “İyiymiş” dedi. Ona da bir arkadaşı söylemiş. Muhtemelen onun o arkadaşına da bir başkası… J Benim çevremden mekanı deneyimleyip de “oraya gidin, iyi olur” diyecek çıkacağını pek sanmıyorum da, o bakımdan bu uzun intro. Anlatayım efendim.

Kalabalığız, sıkıntı olmasın dedik, telefonla rezervasyon yaptırmak istedik. Beni şaşırtan, sonrasında da zıvanadan çıkaran olaylar sinsilesi de böyle başladı. Telefondaki genç ses, bar kısmına rezervasyon alınmadığını, yemek rezervasyonu yaptırmıyorsak 23’den sonra kulübe gelebileceğimizi, oraya girişin de kapı inisiyatifinde olduğunu söyledi. (hepsi aynı yer bu arada – ayrı bölümler yok) E, biz yemek yemeyeceğiz. Yemek yemeden Madeo’da bir araya gelinemez mi? Barınız yok mu? Varsa barda durmak, eğlenmek yasak mı? İlla gece 11’den sonra gelip, kapıdaki siyah uzun paltolu, ya yüzüne bakmayan ya da tam da gözünün içine bakan abilere en cici halimizi takınıp, kendimizi mi sevdireceğiz, 35 yaş üstü bir grup beyaz yakalı olarak ?

Yer mi yok gidecek, var elbet koca İstanbul’da. Ama hem merak ve keşif arzusu var, hem de inat bendenizde…

Hiç sevmesem de, maalesef memleketimizin her konuda en geçerli yöntemiyle, hatrı sayılır konumda bir isimle mekana istediğimiz saate rezervasyon yaptırmayı başardık. Yani başardığımızı sandık. Anlatıyorum efendim.

Malum gün, arkadaşlarla -yaklaşık 12 kişi- saat 22 sularında orada buluşmak üzere çeşitli noktalardan yola çıktık. Söylemesi ayıptır, şıklığımıza da özendik. Yeni açılan, insanların bir şekilde şaşaasından bahsettiği mekana saygılı idik kısaca. Kapıdaki uzun siyah paltolu abiler için bu şıklık taksiden inince bir şey ifade etmiyormuş ama! Anladık!

Kapıya ilk varan grup biziz, 2 kadın, 1 erkek, yani 3 kişiyiz. Rezervasyonumuz olmasına rağmen içerisinin çok kalabalık olduğunu, şu anda yemek düzeninden kulüp düzenine geçildiğini, ancak saat 23’den sonra bizi kulübe alabileceklerini söylediler. (insan içeride izdiham olduğunu falan sanıyor tabii, gerçeği görene kadar!)

Nasıl yani vs. faslından sonra bize önerdikleri şey, “şimdi gidin, sonra gelin” oldu. E, arkadaşlarımız gelecek. Bu bir doğum günü gecesi! Hava soğuk. 40 dakika için başka mekana mı gideceğiz? Nuh var, Peygamber yok. (önemli detay: bizim için rez yaptıran önemli kişinin adını halen zikretmiyoruz bu arada)

Karaköy sokaklarında yürümeye başladık tabii. Bu arada gelen arkadaşlarla büfe önlerinde falan buluşuyoruz. Toplaştık biraz iyi-kötü. Bir kısım kızgın, başka yere gidelim diyor. Bir diğer kısım da kızgın, ama inatla girelim diyor. Doğum günü kızı sessiz, buruk… Bu arada bir çift arkadaşımız arıyor, biz girdik, nerdesiniz diyor !!! Bizden 5 dakika sonra Porsche ile gelen arkadaşlarımız, kendilerine rezervasyon dahi sorulmadan, kulüp düzenine geçiş hali falan unutularak, sayısız reverans ile kırmızı halıdan içeri alınmışlar. Haydaa!

Tekrar kapıya gidildi ve bu kez biraz da cezalandırma iç güdüsü ile bize rez. yaptıran şahsın adı zikredildi, bakın ayıp oluyor artık dercesine. Uzun siyah paltolu abiler kenara açıldılar. “Buyrun” dediler bize.

İçerisi; maksimum %50 kapasite ile dolu olan, siyah ve beyaz rengin, 2 devasa Şişhane işi avizenin ve bir büyük barın hakim olduğu orta genişlikte bir alan. Yemeğini bitiren insanların sandalyeleri çekiliyor altlarından pür telaş. Personelde bir panik, sormayın. Bizle ilgilenen kimse yok. Bahçemsi bir kısım var en dipte, açık hava mı, duman odası mı anlayamıyoruz. İç kısımdaki hava daha temiz. Oraya geri dönüp, aralara konmuş boş bir bistroya ilişiyoruz.  “Ohh” demeye kalmadan hemen az şefimsi bir garson beliriyor yanımızda. “Burası rezerve, sizi başka yere alalım” diyor. İyi niyetle “A, öyle mi, tabii, nereye geçelim” diyoruz yaklaşık 12 kişi olarak. O sırada adam buhar oluyor. Biz önce bara yaklaşmaya çabalıyoruz. Ama 12 kişi için bar zor… Bir diğer uçta başka bir boş bistro görünce oraya sığışmaya çalışıyoruz el yordamı ile. Tam çantalar asılıyor, telefonlar masaya konuyor, e, ne içelim derken, başka bir daha şefimsi şahıs geliyor ve “burası rezerve, sizi bara alalım” diyor! Bammmm! Bam telimden çıkan ses bu! Yok diyorum, siz bizi bara almayın, ben sazı alayım elime! Ve başlıyorum; yapılması gerekeni, doğruları, öyle bir mekana yakışanı, işletme adabını vs vs. düzgün cümlelerle özetlemeye…! Rezervasyonu olan 12 kişiyi oradan oraya sürükleyemezsiniz ki… Fizik kurallarına aykırı J Bize bir yer gösterin biz geçelim oraya. Masa kaprisimiz yok.

Gürültüden olsa gerek (!) pek derdimi anlatamıyorum. Boşalacak o masa. Söylemek istemiyorum, tutuyorum kendimi. Vallahi tutuyorum! Tarzım değil. Ama yakın arkadaşımın doğum günü ve biz evden çıkalı 1.5 saat olmuş, halen bir bistromuz bile yok ! Günah benden gitti diyorum ve bize rez yaptıran, o mekan için bir şekilde önemli şahsın adı çıkıveriyor ağzımdan. “Aman efendim, özür dileriz”ler, “elbette masada kalabilirsiniz”ler, “ne içmek istersiniz”ler, şişeler, peçeteler, çerezler, meyveler… Acıklı bir durum ama gerçek!

O saatten sonra yaşadığımız bu ironik durumla dalga geçerek baya bi eğlendik. Müzikten ya da ambiansdan dolayı falan değil yani. Baya baya, bu trajikomik durumdan çakır olduk 🙂

Bunun benzeri olayları hepimiz yaşamışızdır hayatımızda. Torpilli eğlence 🙂 Genelde bir mekanı ilk ziyaretimde olumsuz düşüncelerim varsa dile getirmemeye çalışırım. Çok vahim bir durum olmadıkça ikinci bir şans daha tanımak lazım işletmelere. Özenilerek, emek ve para harcanarak açılmış, bir sürü kişinin ekmek yediği bir mekanı ilk seferden dışlamak içime sinmez. Olabilir böyle şeyler, di mi ama? Oturmamış yönetim, anlaşamayan ortaklar, acemi işletmeciler, yeni işe başlamış, eğitimsiz personel, netleşmemiş prensipler, İstanbul’a ve İstanbullular’a yabancı bir kapı / karşılama ekibi… Bütün bu gerekçeler, bizim yaşadığımız gibi örneklere neden olabilir. Ancak bunun düzelebileceğine de inanmak isterim her zaman. Dilerim pek çok kişinin ekmek yediği, iyi – kötü bir yatırımın sonucu olan Çeşme’den transfer Madeo da, aradan geçen kısa zamanda hızla olgunlaşmış, Karaköy’e yakışır olmaya ve kaliteli hizmetin gerekliliklerini yerine getirmeye başlamıştır.

Gidesiniz varsa, siz gene de önce bir yakın zamanda oraya gitmiş olan ve eğlence tarzına güvendiğiniz birilerine bir danışın, sorun. Zihniyette bir değişme var mı, anlayın, öyle gidin. Aklı başında, eğitimli ve yol-yordam bilen bir birey olarak, daha kapıdan kendinizi kötü hissetmenizi istemem. Sonra demedi demeyin 🙂

Bir cevap yazın